2 Aralık 2007 Pazar

Ne Mutlu Ne Mutsuz

Gölgemin canlanıp bana öğütler vereceği hiç aklıma gelmemişti. Ta ki o güne kadar. Arkamı döndüm. Gökyüzü saatin 23.00 olmasının etkisiyle iyice karanlıktı. Yıldızlar ve sokak lambaları yolumu aydınlatıyordu. Yalnızdım. Aslında yalnız değildim. Beni takip eden, bazense önüme geçen bir karaltı vardı yanımda. Çocukluğumdan beri hiç sevmediğim, bazen korktuğum bir karaltı… Ben ilerledikçe gölgem de ilerliyor, ben durduğumda o da duruyordu. Bir türlü yalnız kalmama izin vermiyordu. Hep birileri tarafından takip ediliyor gibi hissediyor ve korkuyordum. Eve bu kadar geç kalmamıştım daha önce. Küçük bir şehirde, hele bir de merkeze uzak, ormanlık bir alanda oturuyorsanız, bu saat gerçekten çok geç sayılabilirdi. Her an önüme çıkabilecek şeylerin hesabını yapmakla meşguldüm.
Birden aceleyle tekrar arkama dönmek zorunda hissettim kendimi. Uzun uzun baktım. O varlığından hoşnut olmadığım karaltıyı göremedim ilk bakışta. Tekrar baktım. Bir göz yanılsaması olabileceğini düşündüm; ama ikinci bakışımda da gölgemi göremeyince işte o zaman bir panik sardı beni. Önümde de yoktu, hatta çevrede gölge oluşmasını sağlamaya yetecek kadar ışık olmasına rağmen. Bu korkuyla baş başa kalamazdım. Eve doğru hızlı adımlarla ilerledim. Daha önce hiç düşünmemiştim gölgem olmadan karanlık bir sokakta yürüyeceğimi hatta koşacağımı. Birden üzüntüye benzer, hatta hayal kırıklığıyla tanışık olan bir duygu sardı bedenimi. Bedenimle bile hissetmeye başlamıştım bu duyguyu.
Arkamdan ince, fısıltılı bir ses geldi. “Dur.” Hemen durdum. Sesin bana zarar verebileceğini düşünmedim hiç; çünkü gayet tatlı bir sese benziyordu. Bir yaşlı teyzenin yolu göstermemi isteyeceğini düşündüm bir an. Ama arkama döndüğümde gölgemi gördüm, hem de yerden bağımsız bir şekilde ayakları üzerinde dururken.
- Sana söylemem gereken birkaç şey var.
- Nedir? Seni dinliyorum.
O an kalbim güm güm atıyordu. Böyle bir an yaşayacağım aklıma gelmeyeceği gibi, böyle bir anda nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Devam ettim onu dinlemeye.
- Sen hayatından memnun olmayan birisin. Bu çok açık. Ama son zamanlarda sende bir değişim gördüm. Sanki hayata daha sıkı bağlandın, küçük şeylerle daha çok mutlu olabiliyorsun. Tüm bunlara rağmen ben senden yine de hoşnut değilim.
- Neden?
- Çünkü hep bu anın geçeceği korkusuyla yaşıyorsun. Kuruntu yapıyorsun belki de. Ama emin ol ki bu anın bitip bitmemesi senin elinde. Bugün düne göre daha mutluysan, yarın ne olacağını düşünme. Bu gece rahat uyuyabiliyorsan, yarın kahve iç. Kahve içtiğin halde rahat uyuyorsan emin ol bu anlar geçici değildir. Ama kahve içmeden uyuduğunu da sadece yorgunluğa verme. Asıl nedeni yorgunluk olsa da bu güzel ve deliksiz uykunun, sen nedenin mutluluk olduğunu varsayarak bu mutluluğa daha çoğunu ekle.
- Neden söylüyorsun bunları bana? Benim mutlu olup olmamam ne değiştirir ki senin için? Sen sadece bir gölgesin. Hislerin yok. Varlık da değilsin aslında. Neden benim için üzülüyorsun? Ben kötü hissettiğimde senin de mi canın acıyor?
- Sorduğun soruların tümüne hayır cevabını veriyorum. Biliyorsun ki ben senin hep yanındayım. Kimi zaman yok oluyorum. Aydınlıklar benim için düşman değil, sakın yanlış anlama. Sadece aydınlıklarda benim varlığımı unutuyorsun. Ve ben de alınarak yok oluyorum ortamdan. Bil ki aydınlıklar senin için neşeyi, mutluğu temsil ediyor. Kimi zamansa kaybolmuyorum. Çünkü bana ihtiyacın olduğunu biliyorum; ama sen ben arkanda da önünde de olsam benden nefret ediyorsun. Alt tarafı bir gölgeyim ben. Hemen hemen hiçbir insan sevmez beni. Bunu unutma. Beni sevmen bazı şeyleri değiştirmene yardımcı olabilir. Sen mutlu olduğunda ben de senin mutsuzluklarını alarak mutlu olurum.
- Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?
- Unutma ki mutluluklar gölgelerde gizlidir. Ama gölgeler de karanlıklarla beslenir. Senin için kararmadıkça aydınlığa ihtiyaç duymazsın. İçin karardığında gölgene bakmazsan aydınlığı fark edemezsin. Demek istediğim yolda yürürken gölgene iyi bak. Karanlık olan seni mi seçiyorsun yoksa aydınlığı mı? Ama unutma ki ben her zaman mutluyum; çünkü karanlıkların aydınlığa yüklediği değeri biliyorum. Aynada gördüğün aydınlık sene bak bir de. Sadece aynada görüyorsun. Karanlıkla yürürken sana yoldaşlık ediyor mu o? Aydınlıklar aynadan ibarettir, karanlıklarsa gölgeden. İki seçeneğin var. Ya aynaya bakıp aydınlığı gör ve nasılsan öyle kal, ya da gölgene bakıp karanlığı gör ve aydınlık için umutlan. İşte mutluluğun sırrı bu bence…

Söyledikleri çok karmaşık gelmişti. Ama haklıydı. Uyandığımda saat 03.00’tü. Evde çıt çıkmıyordu. Sokak lambasından eve sızan ışık gölgemi görmeme yardımcı oluyordu. Ama fark ettiğim bir şey vardı ki aydınlık olmadan da gölge olmuyordu. Ne mutlu ne mutsuz.

Aytaç Özkütük

Hiç yorum yok: