Geçmişi düşünürken, hatta resimlere bakarken bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim yine. Meğer insan kendini tanıyamadığı zaman ruh hali bambaşka oluyormuş. Unutulmuş saflıklar bugünün ahlaksızlıklarına dönüştüğünde aradaki farkı anlamak da bir hayli zor oluyormuş. İşte size bu farkı anlatmaya çalışayım kısa bir hikâyeyle:
Saflığın doğumu biraz sancılı geçmiş, ailesi yıllardır istediği saflığın doğumu için çok uğraşmış. Bir yıl, iki yıl, üç yıl… Dördüncü yılda mutlu haber gelmiş. Anneliğin timsali saflığa hamileymiş. Çok istiyormuş bir çocuğu olmasını. Saflığa gebe kalma sürecinde olduğu gibi, onun doğumunda da zorluk yaşanmış. Annelik saflığın doğması için bıçak altına yatmayı kabul etmiş ve her türlü fedakârlığı da göze almış. Bu fedakârlık hayatı da olabilirmiş. Saflık doğması gereken günden birkaç gün sonra doğmuş. Anneliği şaşırtmış bu durum. Yalnız annelik mi? Çevresinde bu saflığın gelmesini bekleyen daha birçok aile bağı varmış. Tüm duygular saflığın doğumuna odaklanmış. Saflıksa sanki bu dünyada yeri olmadığını biliyormuşçasına her seferinde zorluk çıkarmış anneliğe ve aile bağlarına. Gelmemek için tüm yolları denemiş. Ama ısrarcılık sonunda dünyaya gelen diğer saflıklar gibi o da küvezinde yerini almış.
Mutluluk ve paylaşımın saflığın gelişimini sağlayacağını düşünmüş aile bağları. Onu sımsıkı sarmışlar, her şeyden korumuşlar. Adeta onu cam bir vitrin içine almışlar. O kadar seviyorlarmış ki bu saflığı.
Yıllar geçmiş aradan. Saflık kendi bilincine varmaya ve yaşama dahil olmayı istemeye başlamış. Ama ne yaptıysa olmuyormuş. Ne zaman bir diğerinin yanına gitmek istese, ne zaman konuşmak istese bir şeyin onu engellediğini hissediyormuş. Yeni bir arkadaş edinmiş saflık. Bu yeni arkadaşın adı çekingenlikmiş. Bu arkadaşla tanışması, onu diğer arkadaşlarıyla zaman geçirmesinden ya da başka arkadaşlara sahip olmasından alıkoymuş. Çekingenlikle tanışan saflık, arkadaşlıkla tanışmayı böylelikle uzun bir süre ihmal etmiş.
Zaman geçmiş yine aradan. Çekingenlik saflığı rahatsız etmeye başlamış bir süre sonra. Uyuşmuyorlarmış artık. Çünkü çekingenlik saflığı hiç rahat bırakmıyormuş. Kesmek istemiş çekingenlikle arkadaşlığını. Zor olmuş ilk başta bunu sonlandırmak. Çekingenlik bu dostluğun bitmemesi için elinden geleni yapmış. Ama sonunda bu seferlik saflık kazanmış.
Çekingenliksiz geçen zamanlarında saflık yeni bir arkadaş edinmiş kendisine. Yalnızlık. Çünkü çekingenlikle ayrılması onun yapayalnız kalmasına sebep olmuş. Yalnızlığı da sevmemiş, onla da ilişkisini kesmek istemiş ama bu çekingenlikle ayrılışı kadar kolay olmamış onun için. Daha yalnızlıkla arkadaşlığını bitirmeden korku ve umutsuzlukla tanışmış. Saflık ne zaman çekinse, çekingenliği arayamayacağı için hep korkunun veya umutsuzluğun arkasına sığınmış. Güvenmiş onlara. Belli bir süre geçtikten sonra da onları sevmeye başlamış.
Daha sonra olgunlukla tanışmış saflık. Olgunluk saflığın arkadaşlarını his tasvip etmediğini söylüyormuş ona. Bir an önce onlardan kurtulmasını istiyormuş arkadaşının. Saflıksa önceleri bunun gerçekten gerekli olduğunu idrak edememiş ama daha sonra anlamış yeni arkadaşının haklı olduğunu. Olgunluk çoğu zaman arkadaşını diğerlerinden de korumaya çalışmış. Mesela hırsın saflığın yanına yaklaşmasını istememiş. Ama saflık bu sefer dinlememiş olgunluğu. Bir denemek istemiş. Hırs sayesinde başarmış birçok şeyi. Aşmış bazı korkularını. Hırs sayesinde güvenle tanışmış. Bunu gören olgunluk da saflığın hırsla ilişkisini kesmesini ama hırs sayesinde edindiği arkadaş olan güvenle yoluna devam etmesi gerektiğini söylemiş ona. Çünkü olgunluk güven olduktan sonra hırsın bir seviyede yok olması taraftarıymış. Mantıklı gelmiş bu düşünce saflığa. Böylece hiç hesapta olmayan mantık isimli yeni bir arkadaşla daha tanışmış olmuş.
Saflık gün geçtikçe yeni arkadaşlarla tanışıyor; fakat çok fazla arkadaşla tanıştığı için hepsinin ismini hatırlayamıyormuş. Bu yüzden yeni tanıştığı arkadaşları bir grup olarak değerlendirmiş ve onlara duygu adını vermiş. Duygu grubuyla geçirdiği günler ona farklı tatlar yaşatıyormuş hayatında. Ama bir gün bir şeyin eksik olduğunun farkına varmış. Bu farkına varma sırasında yanına özlem gelmiş.
Özlemle geçirdiği günler ona çekingenliği ve çekingenlik nedeniyle elinden kaçırdığı arkadaşlık ve canlılığı hatırlatıyormuş. Anlamış saflık özlemin aslında bir işaret olduğunu. Çünkü saflık arkadaşlığa özlem duyuyormuş. Özlem bu konuda ona hiç yardımcı olmamış, hatta sinsilikle bir plan yaparak onu hasretle tanıştırmış. Hasret beraberinde saflığın arkadaşlıktan çıkardığı umutsuzluk ve yalnızlığı da beraberinde getirmiş. Şaşkınlık da eklenmiş bunlara bir süre sonra.
Vazgeçmiş saflık özleminden. Özlemin gitmesiyle diğerleri hep birlikte ortadan kaybolmuşlar. Yanında sadece inanç kalmış saflığın. Daha önce hiç farkına varamadığı ya da varıp da vardığını bile unuttuğu inanç. İnanca baktıktan sonra aynaya bakmaya gittiğinde karşısında ahlaksızlığı görmüş. Bu onun utançla tanışmasına vesile olmuş. Utanç beraberinde pişmanlığı getirmiş. Ama saflık inançtan feragat etmek istememiş. Uğraşmış çok. Uğraşıları sırasında da çabayla tanışmış. Ama ne fayda! Alışkanlık karşısına ilk çıktığı andan itibaren hayatında hiçbir şeyi değiştirme şansı kalmamış saflığın. Değişen tek şey varmış hayatında: Saflık, saflık olmaktan çıkmış. Asıl arkadaşının alışkanlık olduğunu ve annelik, fedakârlık, aile bağları, zorluk, ısrarcılık, çekingenlik, yalnızlık, korku, umutsuzluk, hırs, güven, mantık, özlem, hasret, sinsilik, şaşkınlık, inanç, ahlaksızlık, utanç, çaba ve pişmanlıkla tanışmasının onu arkadaşlıktan daha da uzaklaştırdığını görmüş. Ona arkadaşlık edenlerin amacının saflığının bitirilmesi olduğunun farkına varmış. Yaşadığı buruklukla adını değiştirmek isteyen saflık; pişmanlık, alışkanlık ve yalnızlık arasında kararsız kalmış ve çözümün adını KARASIZLIK olarak değiştirmek olduğuna karar vermiş.
Kararsızlığın saflığa dönüşmesini istiyorsanız bir şeyler yapın. Yoksa…
Aytaç Özkütük
14.06.2007 – 01,45
Saflığın doğumu biraz sancılı geçmiş, ailesi yıllardır istediği saflığın doğumu için çok uğraşmış. Bir yıl, iki yıl, üç yıl… Dördüncü yılda mutlu haber gelmiş. Anneliğin timsali saflığa hamileymiş. Çok istiyormuş bir çocuğu olmasını. Saflığa gebe kalma sürecinde olduğu gibi, onun doğumunda da zorluk yaşanmış. Annelik saflığın doğması için bıçak altına yatmayı kabul etmiş ve her türlü fedakârlığı da göze almış. Bu fedakârlık hayatı da olabilirmiş. Saflık doğması gereken günden birkaç gün sonra doğmuş. Anneliği şaşırtmış bu durum. Yalnız annelik mi? Çevresinde bu saflığın gelmesini bekleyen daha birçok aile bağı varmış. Tüm duygular saflığın doğumuna odaklanmış. Saflıksa sanki bu dünyada yeri olmadığını biliyormuşçasına her seferinde zorluk çıkarmış anneliğe ve aile bağlarına. Gelmemek için tüm yolları denemiş. Ama ısrarcılık sonunda dünyaya gelen diğer saflıklar gibi o da küvezinde yerini almış.
Mutluluk ve paylaşımın saflığın gelişimini sağlayacağını düşünmüş aile bağları. Onu sımsıkı sarmışlar, her şeyden korumuşlar. Adeta onu cam bir vitrin içine almışlar. O kadar seviyorlarmış ki bu saflığı.
Yıllar geçmiş aradan. Saflık kendi bilincine varmaya ve yaşama dahil olmayı istemeye başlamış. Ama ne yaptıysa olmuyormuş. Ne zaman bir diğerinin yanına gitmek istese, ne zaman konuşmak istese bir şeyin onu engellediğini hissediyormuş. Yeni bir arkadaş edinmiş saflık. Bu yeni arkadaşın adı çekingenlikmiş. Bu arkadaşla tanışması, onu diğer arkadaşlarıyla zaman geçirmesinden ya da başka arkadaşlara sahip olmasından alıkoymuş. Çekingenlikle tanışan saflık, arkadaşlıkla tanışmayı böylelikle uzun bir süre ihmal etmiş.
Zaman geçmiş yine aradan. Çekingenlik saflığı rahatsız etmeye başlamış bir süre sonra. Uyuşmuyorlarmış artık. Çünkü çekingenlik saflığı hiç rahat bırakmıyormuş. Kesmek istemiş çekingenlikle arkadaşlığını. Zor olmuş ilk başta bunu sonlandırmak. Çekingenlik bu dostluğun bitmemesi için elinden geleni yapmış. Ama sonunda bu seferlik saflık kazanmış.
Çekingenliksiz geçen zamanlarında saflık yeni bir arkadaş edinmiş kendisine. Yalnızlık. Çünkü çekingenlikle ayrılması onun yapayalnız kalmasına sebep olmuş. Yalnızlığı da sevmemiş, onla da ilişkisini kesmek istemiş ama bu çekingenlikle ayrılışı kadar kolay olmamış onun için. Daha yalnızlıkla arkadaşlığını bitirmeden korku ve umutsuzlukla tanışmış. Saflık ne zaman çekinse, çekingenliği arayamayacağı için hep korkunun veya umutsuzluğun arkasına sığınmış. Güvenmiş onlara. Belli bir süre geçtikten sonra da onları sevmeye başlamış.
Daha sonra olgunlukla tanışmış saflık. Olgunluk saflığın arkadaşlarını his tasvip etmediğini söylüyormuş ona. Bir an önce onlardan kurtulmasını istiyormuş arkadaşının. Saflıksa önceleri bunun gerçekten gerekli olduğunu idrak edememiş ama daha sonra anlamış yeni arkadaşının haklı olduğunu. Olgunluk çoğu zaman arkadaşını diğerlerinden de korumaya çalışmış. Mesela hırsın saflığın yanına yaklaşmasını istememiş. Ama saflık bu sefer dinlememiş olgunluğu. Bir denemek istemiş. Hırs sayesinde başarmış birçok şeyi. Aşmış bazı korkularını. Hırs sayesinde güvenle tanışmış. Bunu gören olgunluk da saflığın hırsla ilişkisini kesmesini ama hırs sayesinde edindiği arkadaş olan güvenle yoluna devam etmesi gerektiğini söylemiş ona. Çünkü olgunluk güven olduktan sonra hırsın bir seviyede yok olması taraftarıymış. Mantıklı gelmiş bu düşünce saflığa. Böylece hiç hesapta olmayan mantık isimli yeni bir arkadaşla daha tanışmış olmuş.
Saflık gün geçtikçe yeni arkadaşlarla tanışıyor; fakat çok fazla arkadaşla tanıştığı için hepsinin ismini hatırlayamıyormuş. Bu yüzden yeni tanıştığı arkadaşları bir grup olarak değerlendirmiş ve onlara duygu adını vermiş. Duygu grubuyla geçirdiği günler ona farklı tatlar yaşatıyormuş hayatında. Ama bir gün bir şeyin eksik olduğunun farkına varmış. Bu farkına varma sırasında yanına özlem gelmiş.
Özlemle geçirdiği günler ona çekingenliği ve çekingenlik nedeniyle elinden kaçırdığı arkadaşlık ve canlılığı hatırlatıyormuş. Anlamış saflık özlemin aslında bir işaret olduğunu. Çünkü saflık arkadaşlığa özlem duyuyormuş. Özlem bu konuda ona hiç yardımcı olmamış, hatta sinsilikle bir plan yaparak onu hasretle tanıştırmış. Hasret beraberinde saflığın arkadaşlıktan çıkardığı umutsuzluk ve yalnızlığı da beraberinde getirmiş. Şaşkınlık da eklenmiş bunlara bir süre sonra.
Vazgeçmiş saflık özleminden. Özlemin gitmesiyle diğerleri hep birlikte ortadan kaybolmuşlar. Yanında sadece inanç kalmış saflığın. Daha önce hiç farkına varamadığı ya da varıp da vardığını bile unuttuğu inanç. İnanca baktıktan sonra aynaya bakmaya gittiğinde karşısında ahlaksızlığı görmüş. Bu onun utançla tanışmasına vesile olmuş. Utanç beraberinde pişmanlığı getirmiş. Ama saflık inançtan feragat etmek istememiş. Uğraşmış çok. Uğraşıları sırasında da çabayla tanışmış. Ama ne fayda! Alışkanlık karşısına ilk çıktığı andan itibaren hayatında hiçbir şeyi değiştirme şansı kalmamış saflığın. Değişen tek şey varmış hayatında: Saflık, saflık olmaktan çıkmış. Asıl arkadaşının alışkanlık olduğunu ve annelik, fedakârlık, aile bağları, zorluk, ısrarcılık, çekingenlik, yalnızlık, korku, umutsuzluk, hırs, güven, mantık, özlem, hasret, sinsilik, şaşkınlık, inanç, ahlaksızlık, utanç, çaba ve pişmanlıkla tanışmasının onu arkadaşlıktan daha da uzaklaştırdığını görmüş. Ona arkadaşlık edenlerin amacının saflığının bitirilmesi olduğunun farkına varmış. Yaşadığı buruklukla adını değiştirmek isteyen saflık; pişmanlık, alışkanlık ve yalnızlık arasında kararsız kalmış ve çözümün adını KARASIZLIK olarak değiştirmek olduğuna karar vermiş.
Kararsızlığın saflığa dönüşmesini istiyorsanız bir şeyler yapın. Yoksa…
Aytaç Özkütük
14.06.2007 – 01,45
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder