27 Ocak 2009 Salı

Mutlu Son

Yağmur yağdı ıslattı gözlerimi, sense sel oldun aklımda
Gidişlerin sonu yoktur, yanımdasın, uzaktasın, farkındasın
Rüzgâr çıktı silip süpürdü geçmişimi, sense hortum olup içine çektin beni
Dönüşlerin sonu yoktur, içimdesin, dışımdasın, başucumdasın

Hayallerimi kaptırıp olabildiğince sürüklemek istiyorum nehirlerde
Kalbimi küt küt vurdurmak istiyorum sonu sana açılan şelalelerde
Gözyaşının sonu yoktur, bir damladasın, bir anıdasın, bir andasın
İçime akıtmak istiyorum yaşlarımı, dışıma çıkma diye hazin günlerde

Ümitlerin sonu yoktur, aklımdasın, hayalimdesin, gözbebeğimde
Bebekler gibi kıkırdamak istiyorum aklıma geldikçe tatlı sesin
Ne uzaklar, ne yakınlar umurumda, yanımda olan içimde olan
Aklımı huzura erdirip, yüreğimi yatıştıran o şey işte tam da sensin

Birbirimizin boğazlarındaki düğümü çözmek için varız belki de
Sen gülümsedikçe açılıyor tüm kilitler, ağladıkça da yüreğinin perdeleri
Gülümsemene dokunamıyorum, gözyaşlarına dokunabiliyorum yine de
O yaşlar da bana dokunuyor sevgilim, sen gülümse çözelim tüm düğümleri

Sevgi kapımızı çalmıştı uzaktan gelen bir misafir gibi
İçeri almamak olmaz, yüreğe geçmez söz, dönecekti evine belli ki
Gelirken bir anı getirmişti, tüm yaşanmışlıklarıyla parlıyordu hüzünlü bir safir gibi
Dayanamadı, misafir olmaktan çıktı, yerleşti diğer odaya kalbindeki
Gidişlerin sonu yok, dönüşlerin sonu yok, gözyaşının sonu yok, ümitlerin sonu yok
Bu sonsuz deryada, oldukça akıllarımızda, çıkmadıkça yüreklerimizden
Sonsuz ilan edelim sonsuz hayallerle yaşattığımız sevgimizi

Aytaç Özkütük
27.01.2009
08.49

20 Ocak 2009 Salı

Küskünlük Umudu

Yürek uzaklara salar gözyaşlarını
Mutlu muyum dertli miyim?
Anlamıyorum duygu yağmuru akşamlarını

Yürek uzaklara akıtır kanlarını
Canlı mıyım ölü müyüm?
Görmüyorum coşkun kuytu anları

Yürek uzaklara duyurur sesini
Duyar mıyım sağır mıyım?
Dinleyemiyorum aşkın gür nefesini

Gözyaşlarımı dindireli çok oldu
Mutluyum eline şeker verilmiş çocuk gibi
Umutlarım derdime derman oldu
Sensin, açan güneş gibi mutluluğumun sebebi

Kanamıyor artık nazlı yüreğim
Canlıyım yaşıyorum neredeyse çeyrek asırdır
Sadece kuytu anı yakalamaktı beklediğim
Sayende yüreğim içine çağlayanlar sığdırır

Kalp atışlarımı hissediyorum uzun zaman sonra
Duyuyorum her şeyi, varlığı yokluğu
Yelkenlerimi açarken yeni umutlara
Gösteriyorsun bana aşkı, doğruluğu

Aytaç Özkütük
20.01.2009
01.30

18 Ocak 2009 Pazar

Hata-i Temel-i Taaşşuk

Yapmacık mutluluklar kandırmaya elverişliydi kendimizi
İzini süremedik aşkın, yakından gözleyemedik sevdiğimizi
Öle öle sevdik, yandık tutuştuk kimi zaman alev alev
Yapmacık mutluluklara bulamadık ne bir oda ne bir ev

Aytaç Özkütük
18.01.2009
00.06

17 Ocak 2009 Cumartesi

Monolog

Borulardan akan yağmur suyu var yanımda
Karşı apartmanda yanıp sönen ışıklar yoldaşım
Arada bir uçak sesi yankılanıyor kulağımda
Mahzun kalmış sözcükler oldu sırdaşım

Yalnızlığıma susakalan duvarlar arkadaşım
Eğlencem oldu sessizlikle olan savaşım
Kilitli kaldı ellerim kelepçesinde yalnızlığın
Sürecek rüyadan uyanana dek kendimi hiç sayışım

Aytaç Özkütük
17.01.2009
03.11

Aşk Meyvesi

Aşkı köküne kadar tüketmiştik biz o sahilde
Fırsat kalmamıştı tazecik dalların yeşermesine
Kendi ellerimizle deşmiştik yabancı yüreklerimizi
Yiyememiştik o sahilde tükenen aşkın meyvelerini

Bir portakal gibi uzaktan kokusu geliyor o sahilin
Göz alıcı rengiyle yakıyor turuncu güneş içimi
Adeta muz kabuğunda kayıyorum sarı kumsalında denizin
Çilek gibi iz bırakıyorsun, tatlandırıyorsun dilimi

Hepsi bir hayal uğrunda bir bir kurulan
Soruyorum bazen ya kök salsaydı bu ağaç
Çürürdü meyvelerimiz tereddüt etmeden bir an
Değişmezdi kader, ne ben doyardım ne sen kalırdın aç

Yeni filizler dikmeye çalışıyorum bahçeme
Alışılmadık meyvelerin tadı tatmin etmiyor
O şeftali tenin zihnime yerleştikçe
Yasak meyveler bile cazip gelmiyor

Aşkı köküne kadar tüketmiştik biz o sahilde
Eğer fırsat verseydin tazecik dalların yeşermesine
Kök salacaktı yüreklerimiz tek bir ağacın dibinde
Yeni kökler salınacaktı aşkımızın meyvesine

Aytaç Özkütük
17.01.2009
02.40

4 Ocak 2009 Pazar

Yeni Oyun

Yeni bir oyuncak istiyorum anne
Rengarenk olsun, bir de müzikli
Yanıp sönsün bastığım her düğme
Elden düşme de olsun çizik çizikli

Elim boş kaldı anne ceplerim de boş
İstiyorum evet bir iş, bir kol altın bilezikli
Takat istiyorum anne olmak için sarhoş
İstiyorum evet bir eş, bir kalp düzgün fizikli

Umurumda mı sanıyorsun sen bunları
Geç hepsini bir kenara anne, geç
Eğitemedikçe bu insan kılıklı odunları
Ne önemi var mutluluğa ermişim er geç

Yeni bir oyuncak istiyorum anne
Bir gözlük olsun bana çocukluğumu gösteren
Ne sesi olsun ne de yanıp sönen düğme
Bir şey olsun anne beni sadece huzura erdiren

Aytaç Özkütük
04.01.2009
23.10

Özledim

Özledim, özledim seni özlemenin tadını çıkarmayı
Dayanamaz oldum başkalarına
Söylemelerine senin söylediğin şarkıları
Özledim, özledim seni özlemenin tadını çıkarmayı

Bilinçaltım çıkarıyor seni aklımdan yavaş yavaş
Aklım kuytu köşeleriyle direniyor bu silinmeye
Zihnimdeyse sen hep olduğun gibi, dik ve salaş
Özledim, özledim seni, bir fener tuttukça anılar geçmişe

Bir gün birinin kazağında görüyorum gözlerinin rengini
Bir gün gecenin ıssızlığında duyuyorum çağlayan sesini
Bir gün ellerimin soğukluğunda hissediyorum ellerini
Özledim, özledim seni, o günlerin masum ümitlerini

Aklım hala senin olduğun yerlerde geziniyor
Geleceğim varlığının bilinciyle şekilleniyor
Biliyorum sen farkında değilsin her zamanki gibi
Özledim, özledim seni, ama anlatmaya kudretim yetmiyor

Geçenlerde bir barın tabelasında gördüm adını
Konuştuk arkadaşlarla, yürüdük geçtik yanından
O gece başladım etmeye senin yadını
Özledim, inan özledim çıkmanı bile hayatımdan

Ev arıyorum sana yakın olsun diye
İlk defa yaşların boğazımda donakaldığı o sahnede
Oturup konuştum kendimle sen varmışsın gibi yemekte
Özledim, özledim seni, uyandıkça her soğuk gecede

Özledim, gözlerinin serinliğini, sesinin sıcaklığını
Özledim ellerinin soğuğumu kesen bıçaklığını
Özledim seni özledim, kızsan da sövsen de nefret etsen de
Sıcaklığını, şamatanı, şapşallığını, kaçıklığını kendime gelecek çizsem de

Aytaç Özkütük
04.01.2009
01.44

2 Ocak 2009 Cuma

Meşe Ağacı

Önceleri bir meşe ağacıymış
Islanmış, üşümüş soğuklarda
Kendini hep yalnız sanmış
Eğilip bükülmüş fırtınalarda

Bir gün birkaç adam gelmiş
Korkmuş, kaçacak yer aramış ormanda
Adamlar her yerini delmiş
Boyun eğmek tek yolmuş o anda

Mahzun meşeden kapılar yapılmış
Dolaplar, koltuklar her salonda
Parçalarına özenle bakılmış
Yine de artmış bir kenarda

Kalan parçalar boşta bekletilmiş
Büyüklü küçüklü, alanlarda
Her birine kazık adı verilmiş
Atılmak için bana bu dünyada

Sevgili meşe çok üzülmüş
Üzülme, senin suçun yok bunda
Bu dünyanın her yerinde görülmüş
Ne önemi var kazık atmışlar bana

Aytaç Özkütük
02.01.2009
01.50