28 Şubat 2009 Cumartesi

Şiir

Üzüldüğüm zaman ölmüyorsam,
Mutluluğumda içime sinmiyorsam,
Asileşince dingin, sakinleşince engin olmuyorsam,
Bu şiir, bu edebiyattır beni ayakta tutan

Aytaç Özkütük
28.01.2009
21.30

12 Şubat 2009 Perşembe

Şimdilerde

Solgun şehirlerim vardı önceleri
Aydınlatmak için uğraşır dururdum
Arkadaş bilirdim kendime renkleri
Her birinde başka bir yönümü bulurdum

Sevmek değil silmek vardı önceleri
Her aşkımda biten ümitleri görürdüm
Kim göndermiş diye merak edercesine çelenkleri
Her gün kolaya kaçıp bin defa ölürdüm

Özlerdim beni bırakıp gidenleri önceleri
Tanıdıklara hep onları sorardım
Çıkaramazdım aklımdan onlarla ilgili düşünceleri
Her çıkmazda kafamı olmaz hesaplara yorardım

Kendimle çatışırdım önceleri
Küçücük dünyamda ıssız adaları gezerdim
İçimi dondururdu karanlık sabah yelleri
Dönüşü olmayan yeni yollar çizerdim

Şimdilerde ne solgun şehirlerim ne de çatışmalarım var artık
Gücünü hissettikçe mutluluğun aslında ıssız olmayan adalarda
Görmeyi unuttukça hatıraları eski tozlu raflarda
Sevmeyi sevilmeyi yeniden ölümsüzce anımsadıkça
Şimdilerde ne ümitsizliğim ne de çıkmaz hesaplarım kaldı artık

Aytaç Özkütük
12.02.2009
12.50

5 Şubat 2009 Perşembe

Hesaplaşma

Bulutlar ne uzak görünüyor ne yakın
Hayallerin sönmesi cilvesi hayatın
Görüyorum uzaktan denizleri
İçten çalkalanıyor, yüzeyleri sakin

Beni kurtarmaktan bahsediyorlar
Sormak lazım ne zaman yanımda olmuşlar
Beni sevmekten bahsediyorlar
Hatırımı sormadan neler sormuşlar

Kara bulutlar sardığında çevremi
Görmek için gelmişler mi çehremi
Gülerken dokunup yüreğime
Ağlarken silmişler mi gözlerimi

Bana doğru yoldan bahsediyorlar
Sormak lazım bana ne zaman yol olmuşlar
Bana hayattan bahsediyorlar
Hatırımı sormadan beni hayata salmışlar

Yüreğin varsa söyle ne zaman oldun bana yakın
Cesaretin içip de durmaksa karşımda aygın baygın
İçine edeyim ben böyle hayatın
Zaten hayatımda hiç olmadın
Bul bir bahane daha da beni bir kenara atın

Aytaç Özkütük
05.02.2009
00,08

2 Şubat 2009 Pazartesi

Rüyaların Ülkesi (Maziden Bir Yaprak)

Bir zamanlar, dünya dışında hiç kimsenin tahmin edemeyeceği büyüklükte bir ülke varmış. Birçok melek, konuşan hayvanlar ve hareket edebilen çiçekler bulunuyormuş. Buna rağmen, orada yaşayan insanlar, mutlu değillermiş.
Jason da bu mutsuz insanlardan biriymiş. Bir ailesi yokmuş. Zamanının tümünü rüyalar ülkesinde gezinerek geçirirmiş; çünkü rüyalar ülkesinde hiç gece olmazmış. Jason, meleklerle, çiçeklerle ve hayvanlarla konuşurmuş. İnsanların mutsuz olmalarına karşın, melekler, hayvanlar ve çiçekler yaşamaktan memnunlarmış.
Bir gün, Jason, her zamanki gibi gezinirken ağlayan bir melek görmüş. Yanına yaklaşmış ve neden ağladığını sormuş. Fakat, melekten yanıt alamamış. Melek, birkaç saniye bekledikten sonra dünyaya gönderileceklerini söylemiş. Fakat Jason, dünyaya gönderilmenin neden kötü olması gerektiğini anlayamamış ve başka soru sormadan oradan uzaklaşmış.
Zaman geçtikçe tüm melekler, dünyaya gönderiliyormuş. İki yıl sonra, rüyalar ülkesinde hiç melek kalmamış. Melekler o kadar neşeliymişler ki onlar gittikten sonra Jason daha da mutsuz olmuş. Rüyalar ülkesindeki insanlar, birbirlerini tanımazlarmış. Bu yüzden hiçbir zaman konuşmazlar ve birlikte olmazlarmış. Bundan dolayı, melekler gittiğinden beri daha yalnız ve daha mutsuzlarmış.
Jason, melekler olmadan yaşamaya alıştıktan sonra konuşan hayvanlar gönderilmeye başlamış. Bu yüzden, artık rüyalar ülkesinde konuşabilecek kimse yokmuş Jason için. Zaman geçtikçe onların neden dünyaya gönderildiklerini anlamış.
Yanıt Jason'ı şok etmiş. Çünkü iyi insan veya şeylerin dünyaya gönderildiğini öğrenmiş. Bunu duyunca kendisinin iyi biri olmadığını düşünmüş. Sonradan üzüntüsünden kurtulmuş. Çünkü insanların hayvanlar ve çiçeklerden sonra gönderileceğini öğrenmiş.
Yavaşça çiçeklerin gidişi de sonlanıyormuş. Artık gitme sırası insanlarınmış.
Saat 2'de toplanmaları söylenmiş. Bir anda bir şey parlamış ve arkalarındaki kocaman rüyalar ülkesi patlamış. Ve hiçbir şeyin görülemediği bir yola koyulmuşlar.
Dünayaya ulaşmak bir saatlerini almış ve ulaştıklarında Jason, diğerlerinden kaçmış ve kendini büyük bir kayanın arkasına saklamış. Sonra da dünyayı izlemeye başlamış. Fakat dünyayı gördüğünde hayal kırıklığına uğramış; çünkü dünya çok karanlıkmış. Yani dünyaya gece ulaşmışlar.
Jason, ortalık aydınlanana kadar orada kalmaya karar vermiş. Hava aydınlandığında mavi ve sıradışı bir şey görmüş. Daha önce hiç deniz görmemiş. Korkmuş ve kaçmış.
Jason, dünyada yaşamaktan memnun değilmiş. Şimdiye kadar konuşan hayvanlarla hareket eden çiçekleri görememiş.
Zaman geçtikçe hayvanları görmüş; ama konuşamıyorlarmış. Çiçekleri görmüş; ama hareket edemiyorlarmış. Fakat melekleri hiç görmemiş.
Yıllar birbirini kovalamış ve Jason artık çiçeklerin ve hayvanların, özellikle de meleklerin, eskisi gibi olamayacaklarını öğrenmiş. Öğrendiği en güzel şey, meleklerin artık görünmeyeceği fakat insanları her şeyden koruyacaklarıymış.
Zaman geçmiş, elini ve ayaklarını görememeye başlamış. Jason'a bundan sonra insanları ve tüm canlıları koruyacağı haberi gelince çok sevinmiş. Çünkü o da bir melekmiş.

Aytaç Özkütük
15.02.2003